Yansıma... Belli belirsiz. Gece çöktü, sen sularda kendi yansımanı aradın, seçemedin. Uzaktan şehrin uğultusu geldi bir an. Sen yine yüzünü kendine döndün. Suya atlayıp bozmak istedin yansımanı. Şehrin sesleri bir an için çekti seni. Ama bakışını kendinden çekmeye yetecek kadar değil. O kendine baktı, sen kendine. Sular sustu, sen baktın. Aynadaki görüntü birazdan belirginleşecek.
20 Mart 2009 Cuma
Mücadele... İmkânsız olduğunu bile bile mücadele... Çamura bata çıka... İki büklüm hazlarla. Acı pahasına...belki de acıya katlanabilmek adına. İçine balıklama dalıp çıkamadığın karanlık coğrafyalarda, önünü göremediğin odalarda, duvarlarını adi manzara resimleriyle kaplayıp havasını içine çektiğin odalarda, düzgün katlanmış peçetelerde, hüzünlü sofralarda... ayrılamadığın kokularda. Kendini büyüteceğin ve doğuracağın bir rahim gibi. Her seferinde yeniden mücadele...
Yol... Artık etraf belirginleşti. Sabahın ilk ışıklarıyla bir köyün silüetinin belirmesi gibi. Yola çıkabiliriz artık. Uzaktan belli belirsiz konuşmalar duyuldu, araba sesleri. Yollar seni çağırıyor. Hep bir umutla çıktığın yolculuklar ve hep geri dönüşler. Her seferinde farklı geri dönüşler. Beklediğin gibi buldun mu geride bıraktıklarını?
Durmak... İşte şimdi oldu. Hem yalnızım hem seninle. Uzaktan gelen sesler duyulabiliyor. Ama ne kadar yatabiliriz böyle? Ne kadar durabiliriz, bir arada savunmasız hissetmeden? Ne kadar yakınlaşabiliriz kendimize, birbirimize ve bizi saran her şeye? Ve ne kadar kapsayabilir bizi saran bu hava, hem seni, hem beni, hem bizi bir arada?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)